202307.20
0
0

AMME ALACAKLARINDA İKİNCİL SORUMLULAR YÖNÜNDEN ZAMANAŞIMI SORUNU

Vergi Dairelerinin, şirket tüzel kişiliklerine ait vergi borçlarının tahsilinde Vergi Hukukuna aykırılıklar sıklıkla görülmektedir. Özellikle 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanunun Limited Şirketlerin Amme Borçları başlıklı “Madde 35 – Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.

Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.

Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.” hükmünden kaynaklı tahsilat işlemlerinin Vergi Usul Kanunu, zamanaşımını düzenleyen hükmüne aykırı şekilde uygulandığı sıklıkla görülmektedir.

            Çoğu kez ikincil sorumlular bakımından zamanaşımına uğramış bir vergi borcu şirket tüzel kişiliğine karşı yürütülen tahsilat ve haciz işlemleri nedeniyle zamanaşımının kesildiği düşüncesiyle tahsil edilebilmektedir. Özellikle şirket hissesini devretmiş şirket eski ortağı bakımından hukuk devletinin temel ilkelerinden olan hukuki güvenilirlik ve hukuki öngörülebilirlik ilkelerine aykırı olarak yıllar sonra vergi borçlarına ait ödeme emri gönderilebilmektedir.

            Bu gibi durumlarda zamanaşımı yalnızca amme borcu açısından değil, asıl borçlu yönünden de dikkate alınmalıdır. Burada asıl borçlu şirket yönünden yürütülen haciz veyahut diğer işlemler ikincil planda sorumlu olan amme borçlusu sıfatını dahi ancak kendisine tebliğ edilen ödeme emriyle kazanan ikincil sorumlu açısından geçerli değildir. İkincil sorumlu açısından borç ikincil sorumluluktan kaynaklanmakta olup, ödeme emrinin tebliği ile oluşmaktadır. Bu nedenle daha borç doğarken zamanaşımına uğramış, başka bir ifade ile ölü doğmuş olmaktadır. Burada üzerinde durulması gereken önemli konu şudur: ikincil sorumlu önceki aşamalardaki amme borçlusu bile değildir. Yasa hükmüne göre amme alacağı vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yılın başından itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımına artık uğramıştır.

            Tahsil zamanaşımına uğramış bir kamu alacağı eksik borç hükmündedir. Eksik borçta hukuk düzeni alacaklıya, borçluya karşı dava ve cebri icra yoluyla takip imkanı tanımaz. Zira, eksik borçta, borcun yaptırımı ve borçlunun sorumluluğu bulunmaz. Eksik borç, eksik olmasına rağmen mevcut ve ifası mümkün borçtur. Ancak borcun ifası, borçlunun irade ve insafına bırakılmıştır.

            6183 sayılı Kanunun 102/2. maddesine göre, zamanaşımından sonra mükellefin rızaen yapacağı ödemeler vergi dairesince kabul olunur. Ancak böyle bir yetkisi olmamasına rağmen vergi idaresi mükelleften zamanaşımına uğramış bir alacağı talep ederse ve mükellef de borcunun zamanaşımına uğradığını bilmeden ödemede bulunursa yapılan ödeme 6183 sayılı kanunun 102/2. maddesi anlamında rızaen yapılmış bir ödeme olarak kabul edilemez. Kanuni dayanaktan yoksun bir iradi işlem üzerine sehven yapılan ödemenin geçerli sayılması mümkün değildir. Bu gibi durumlarda ödemeden önce ödeme emrinin iptali dava edilmeli, ödemeden sonra ise sehven ödemenin iadesi için hukuki yollara başvurulması gerekmektedir.